bana doğru gelmiyor pek. çocukken annem de birisi ne yediğini sorarsa söyleme diye tembih ederdi. canı çekerse falan diye ne yediğimi söylemem o zamandan beri. restoranda foto çekileceksek de yemek gelmeden ya da geldiyse gözükmeden çekiliyorum. insanlar düşünmüyor hiç.

Bazen tariflere denk gelip canımın çektiği oluyor ama hayatımı etkilemiyor. Arkadaşlarımın paylaşımlarına zaten doğru düzgün bakmıyorum. Benim için bir fotoğraftan ibaret hepsi. Ben de yemek paylaşmıyorum. Çünkü bir anlamı yok. Tıpkı dağı, taşı, kendimizi çekmemizin bir anlamı olmadığı gibi.

zorla göstermedikleri için ayıp olmuyor. bu mantıkla marketlerde ürün de satılmamalı. alamayan görüyor, canı çekiyor sonuçta.

Şimdiye kadar hiç paylaşmadım, paylaşılmasını da hoş bulamıyorum

Sizin gibi hamile olanlar var, canı isteyip de maddi açıdan yetersiz olanlar var, yaşadığı konum itibariyle alamayacak olanlar var vs vs penceremizi azcık daha büyütmeliyiz

@orient blue marketin amacı satış yapmak.işleri bu. Yemek fotoğrafı paylaşanın amacı ne?

Yemek paylaşan olarak geldim, hatta bu akşam Instagram'da paylaştım da geldim.

Profesyonel pastacı/aşçı olan ya da benim gibi mutfak meraklısı çok insanı takip ediyorum, onlardan da beni takip edenler var. Yeni ya da değişik bir tarif denediğimde, yeni bir yöntem öğrendiğimde (ya da beceremediğimde) paylaşmayı seviyorum çünkü bu bahsettiğim insanlardan geribildirim, yorum, fikir alıyorum. Başka bir tarif öneriyorlar, bir trick öğretiyorlar, neyi doğru/yanlış yaptığımı konuşuyoruz. Fiziksel çevremde edinemediğim bir sosyal çevre sağlıyor bana.

Sonuç olarak başka herhangi bir hobiyi insanlar sosyal medyada nasıl ve neden paylaşıyorsa benim için yemek/pasta paylaşmak aynı şey.

Kesinlikle doğru değil. Bunu yapanlar bana göre görgüsüzlük başka birşey değil

tamam 2'ye ayrılıyor
1. "bak ben bunu yiycem birazdan" paylaşımı. ayıp. hatta, biri yer biri bakar kıyamet bundan kopar. ayıp kılan şey, -birinin yemek gibi enn insani şeyi canının çekmesi ama o an ulaşamaması-. kimisine anlamsız gelebilir tabi bunlar.
2. meslek-hobi edinenler, bunlar hariç.

"marketlerde de satılmamalı" yaklaşık olarak ~+1.
ama şöyle, bir şey almayacak olanın zaten markette işi ne. yine de aç bilaç markete girince, kokmasa bile cıvıl cıvıl paketler insanı acıktırıyor. paran da yoksa ya da başka bir sebep varsa, alamıyorsun. keşke böylesine yırtıcı pazarlama biçimleri olmasa da, sade paketlere konsa yiyecekler.

haliyle restoran camekanları ya da yol ortasındaki masalar da aynı ayıp kategorisine giriyor. gariban evsiz ya da onu geçtim üstteki arkadaşın dediği gibi lohusadır, eyvah, görüyor, canı çekiyor ama yiyemiyor. insanı havadan sudan mahrum bırakmak gibi bir vebal.

Normalde çok heves etmiyorum ama arada bir o anki duruma göre canımın çektiği olabiliyor ama niye paylaşmış diye çok da dert etmiyorum. Adı üzerinde paylaşım için var o mecra, biri için yemek diğeri için başka bir şey heves edilir. Mesela daha çok gezmelik paylaşımları canım çekiyor benim.

Yemek paylaşımında yukarıdaki pastacılık vs örneğinin dışında da faydalanabiliyorum, belki bir mekansa orada ne yenir, beğendim mi, ortam, masa, sunum vs konusunda işe yarar bilgiler çıkarabiliyorum. Normal paylaşımlardan da keza yine bir şeyler öğrenilebiliyor. Dolayısıyla yemek paylaşanların sürekli gömülmesi taraftarı değilim,
Girmemek, bakmamak da bir seçenek...

Öte yandan market örneği yerine reklam örneği verilebilir. Reklamlar da canımızı çektirir, onların da olmaması gerekir. Yani bu işin tek doğrusu yok sanırım

e olmasın dedim ya zaten. reklam da o konseptte olmasın.
internet başka ama yolda da gözünü kapatıp yürüsün diyemeyiz insanlara.
aksine onlar teşhir etmesinler yemekleri.
niye, sanki olmaması mümkün değilmiş de, olmadığını varsayınca bug'ını bulmuş gibi yaklaşılıyor. olmasın. rekabet kurulu var. hem hatırlayın bir ara tv'deki sucuk reklamına da müdahale edildi. bu reklam biçimi kanun değil ki, değişebilir pekala

Tarif paylaşanlara ve işi yemek olanlara sözüm yok ama “birazdan bunu yiyeceğim” paylaşımlarını anlayamıyorum.

aa bebek icin ugrastiginizi hatirliyorum baska bir duyurudan oncelikle cok tebrik ederim saglikla kavusmanizi dilerim :) bugune kadar yedigim bir seyi hic paylasmadim sosyal medyada. degisik yerlerde hic gormedigim degisik bir meyve ya da yoresel bir yemek yiyorsam, bazen de gittigim tatillerde ne yedigimi unutmamak icin fotograflarini cektigim cok oldu ama.

her yedigini paylasan bir arkadasim vardi, ozellikle birinin cani ceker diye dusundugunu hic sanmiyorum, paylasma motivasyonu ne onu da bilmiyorum. hani her gun selfie cekip paylasan insanlar var ya bu da onun gibi bir seydir belki de. cok mantikli bulmuyorum ama yadirgamiyorum da. bu isten para kazanmiyorsan ya da hobi olarak yapmiyorsan her yedigini paylasmak mantikli da degil bana kalirsa. ama bazen insanlar bi yemek yapiyor sonra da "ulan ne guzel yaptim sanat eseri gibi oldu beeehh" diyip paylasabiliyor onu da yadirgamam.
yeni dogum yapmis ve tum hamileligini pandemi kisitlamalarinda gecirmis taze anne olarak ben instagram'da yemek gorup asermedim hic hatta asermedim bile genel olarak :) psikolojik bu aslinda bunu istemiyorum gordum aklima geldi sadece diye gecistirdigim cok oldu, belki oyle yapabilirseniz daha kolay gecer :)

bu konuda nötrüm. ama biraz veya tamamen yenmiş yemek görmekten iğreniyorum. paylaşılacaksa el değmemiş olmalı.

@in vino veritas teşekkür ederimm

E-nabıza bak istersen.

e nabıza girip tahlillerim görüntülerim de görebilirsiniz.

özelde çekindiğim röntgeni bile orda görümüştüm

@efruz kontrol ettim ama yok.

EnabiZda yoksa hastaneyi arayin mail atsinlar ben o sekilde almistim. Zaten artik jpeg olarak sakliyorlar

Cildiniz fazla hassas olabilir. Sabaha geçer bence. Ayrıca aktardan kil alıp kendi maskenizi yapmanız daha güzel olur.

Geçer ama kortizonlu krem sürebilirsin garantiye almak için. Yoksa bepanthol de olur.

bir ara araştırdım, en etkilisi contractubex imiş.

contractubex+1. ama o bile tam geçirmiyor.

Kantaron yağı yazmak zorundayım.

Contractubex +1

Contractubex ama benüm doktorum dikiş atıldıktan 15 gün sonra kullanmamı önermişti.

tıpkı antidepresanlar gibi, ciddi yan etkileri olabiliyor. öyle her durumda kullanmamak, kafaya göre almamak gerek. tedavi için şartsa kullanılmalı.

kuzenimin bir gozunun gecici kor olmasina sebep olmustu. gecmisinde/ailesinde pihti atma sorunu olanlar mumkunse kullanmamali... onun disinda evet depresyona sebep olmasi bakimindan filan bayagi ciddi etkileri olan bir ilac.

surdan ilgili davalara bakabilirsiniz (ABD):
www.drugwatch.com:~:text=Women%20who%20suffered%20side%20effects,problems%2C%20heart%20attacks%20and%20strokes.

sokrates, sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez demiş.

iyi parti gençlik kolları başkanıdır. :/

Ne iş yapıyo bilemem de, takım elbisenin ceket iyi, pantolon felaket. Bilmiyorum ben mi yaşlandım ama streç pantolonlar biraz feminen değil mi?

giyenin tipine göre biraz değişebilir ama önemli bir işi varmış gibi görünmeye çalışan işsiz güçsüz biri gibi hafiften ya da çakma girişimcidir belki. bir samimiyetsizlik alıyorum ben bu stilden toplamda galiba.

bu darlıkta pantolon genel olarak erkekte beğenmiyorum ben. ceket fena değil gibi yine, ama tüm takım bana olumlu çağrışım yapmıyor.

kötü.

ben beğendim ama pantalon kötü +1

Lise son sınıf öğrencisi. Pizzacıda part time çalışacak. İş görüşmesine gidiyor.

Çok beğendiyseniz büyük beden alıp terziye verebilirsiniz. Pantolon biraz daha dökümlü ve paçaları ayakkabı topuğuna oturur hale gelir. Bu haliyle rezalet ötesi. Fecaat.

gerek kumas gerek kesim boyle biraz tarz olmaya calisan futbolcu, davete gitmis acun ilicali falan havasi verdi. yani boyle ozenmis ama gene de zevksizlik kurbani olmus, emanet bir tarz.

Bendeki pro 750 mi ne oral b. Sanırım 21 22 saatte şarj oluyor.

hiç bir fikrim yok ama sadece şunun için yazıyorum, bizimkiler (oral b) hep fişe takılı o şarj standlarının üzerinde duruyorlar öyle. sanki amaçları öyle durmalarıymış gibi algıladığımdan hep öyle fişe takılı duruyor, yavaş şarj olan bir şeydir diye tahmin ediyorum.

3 saat az tabii ki. Ben de oral b kullanıyorum. Uyumadan önce takıyorum, öğlen vakti çıkartıyorum bayağı gidiyor.

bendeki de hep şarjda duruyor. 1 günlük şarjdan sonra yine 60-70 saniyede duruyorsa arızalıdır.

sadece durunca sarja takiyorum. bir daha fircalayacagim zaman cikariyorum (ertesi gun oluyor genelde bu) birkac gun dayaniyor ama ben bazen normal fircayla da fircaliyorum.

3 saat sarjla 2 dakika gitmemesi normal degil bence

Arızalı olabilir. Benimki 2. kullanımda arızalanmıştı.

belki daha cok sevdigim vardir ama su an ilk aklima gelen bu

haykiracak nefesim kalmasa bile www.youtube.com

bonus hanci - ajda pekkan tanju okan www.youtube.com

Son Yolcu (senza fiato)

1983 - bir günah gibi

fikret senes'in yazdigi sarkilar (yukaridaki orneklerde oldugu gibi)

uykusuz her gece
kimler geldi kimler gecti
sana dogru

Yeni bir gün doğdu bize

youtu.be

eğlen güzelim

1 dediniz 3 sayıverdim...

Alışmak Sevmekten Zor
Eğlen Güzelim
Affetmen Asla Seni

Dönsenn köşeden şöyleee.. Şarkı söylerim böyleee..

düşünme hiç

Düşünme hiç

düşünme hiç

bendekiler burada söylenmemiş hiç ya, buyrunuz:

resmin yok bende
www.youtube.com

sevgide seni seçtim
www.youtube.com

eline gözüne dizine dursun
www.youtube.com

yazılmışlardan da eğlen güzelim bende de var :)

Hoşgör sen & eğlen güzelim.

alınır tabii, sürekli aynı/çok benzer ayakkabıdan alan insanlar tanıyorum.

alırım

Alırım, aldım

Alırım, alıyorum. Bazı şeylerin resmen kendiniz için üretildiğini düşünebiliyorsunuz. Rengi, dokusu, kumaşı, rahatlığı... Artık bir şekilde yanarsa, üstüne çamaşır suyu sıçrarsa ya da yıpranırsa neden çok memnun kaldığınız bir şeyi yeniden almayasınız ki :)

Alınır

evet, adidas gazelle için aynı hisleri besliyorum <3

3. kez beyaz converse aldim .)

Alırım. Hatta daha kullanırken eskirse ve sonra aynısını bulanazsam diye farklı renklerini de aldığım spor ayakkabılarım var.

yıllardır aynı marka aynı model kot alırım, başka da almam. bu anlamda acun'u takdir ediyorum. en sonunda ben de sadece siyah tişört ve gömlek giymeye başlayacağım.

7 yılır aynı marka, aynı renk, aynı beden (tamam beden arada değişiyor ) pantolon alıyorum.

Alıyorum. Takılar için de geçerli aynı şey.

Alırım, aldım.

aynı atlet ve slip boxer'ı en az 5 yıldır alıyorum.
bütün atlet ve külotların %90'ını bu ikisi oluşturuyor, o derece.

ayakkabı almadım ama şu an giydiğim sporun aynısını tekrar düşünüyorum. çok memnunum.

Almam. Kıyafet, ayakkabı alırken temel düşüncem "bundan zaten var, başka al" oluyor. Son spor ayakkabım beyazdı. Yeni aldığım ise lacivert. Onu alırken beyaz olanlara hiç bakmadım bile. Bir kıyafeti, ayakkabıyı sevsem de sürekli aynı şeyleri "giyiyormuş" gözükmemek için var olanların aynısından almam.

Hayır sıkılırım

evet.

Almak isterim ama alamam. Çünkü hiçbir zaman aynısını bulamıyorum. Hatta giymekten paralanmış ayakkabımı ayakkabıcıya bana bundan yap demişliğim bile var ama yapamadı. Yalnız şöyle bir şey var benim ayaklarım sorunlu o yüzden güzel ve rahat ayakkabı bulmak zor.

alıyorum.

yanlış hatırlamıyorsam yıllar önce levent'teki iett arazisi 1 milyar dolara yakın bi paraya satılmıştı araplara, hatta adamlar iflas etmişti sonra falan filan. yakın zamanda satılıp en yüksek satış fiyatına sahip olan yer orası olabilir gibi geldi.

beşiktaş taraflarıdır bence.

Çeşme veya Bodrum'da olabilir

Boun arazisi

besiktas turkiyenin en degerli ilcesi.

Bence şu an boğaziçi üni arazisi :)

Beşiktaş, Çeşme, Urla.

taksim AKM arazisi...

ochamın usturası.

Maxwell'in Cini

pandora'nın kutusu.

demokles'in kılıcı

Diyojenin fıçısı
Erosun oku
Musanın asası
Thorun çekici
Olcay şahanın müthiş sol ayağı

tolstoy'un bisikleti

Arşimet' in merceği

Tanrının eli

"Foucault sarkacı" olur mu?

sokrates'in savunmasi.

Laplace'ın şeytanı

Gogol'un paltosu

Raskol'un baltası.

Russel’ın çaydanlığı

Parka taşınabilir katlanan sandalye getirip oturuyoruz, termosa çay doldurup. Ya da en yakın starbuckstan kahve alıyoruz.

biz istanbullular sahile iniyoruz genelde. siz de yeşillik yerlerde takılabilirsiniz, park, orman vs.

Seğmenlere iran caddesindeki makrocenter'dan bira alıp gidiyoruz
Botanike atakuleden bira alıp gidiyoruz
Eymire panoradan bira alıp gidiyoruz
Kuğuluya birasız gidiyoruz kalabalık oluyor:)

Kuğulu hariç hepsi date için uygun, portakal çiçeği de düşünülebilir ben tercih etmiyorum ama

valla yaşadığım yerde hava -10 derece bugün, evden eve gidip duruyoruz. biraz karda falan yürüyoruz ama insanın bıyıkları donuyor. evde takılmak daha rahat.

takılır tabi.
çerçeve ve cam arasına misina koyuyorlar. ortada bir conta görevi görüyor.
evde yarım çerçeve olan gözlüğün camını bile takmak zor. lakin ısıtıyorlar eğiyor büküyorlar ve takıyorlar.
aynı çerçeveye sahip olmadığınızı ve cam kestireceğinizi varsayarak, gözlükçünün işi o zaten.

Gözlükçüyüm. Buradan alsan daha ucuza bulursun bu çerçeveyi hem de riskin olmaz.gelecek materyal belli değil cam takılsa bile malzeme dayanıksızsa bir yere düşürmende çatlayabilir cam parana yazık olur

@ayağiniza gelen overlokçu aynı boyutlarda ve şeffaf/grimsi renkte bulamadım. rengi bulsam da boyutlar büyük, yüzüm küçük olduğu için anca bu olur yani.

açılmadı.

Tel çöktü nasıl bir link bu

resmi ekledim

müge anlıdaydı.

@rose parks kanıt lazım kral

melek subaşı sanırım. muş diyordu popüler olmuştu

Yalçın Çakır +1

Hayır melek subaşı değil, program da Yalçın abi değil.

Müge anlı programındaydı, dur arayayım bakalım çıkarabilecek miyim? Yanlış hatırlamıyorsam "gel dedi git dedi" videosuyla efsaneydi.

www.youtube.com

Edit: yok aynı kadın değil, gel dedi git dedi başkası ama benziyor.

Fakat melek subaşı olmadığı kesin.

are medikal

lastikleri cok rahat. kullaniyorum memnunum
aremedikal.com.tr

mavi rengi de var

Evony diye satılanların büyük çoğunluğu zaten orijinal değil ARE düzgün gözüküyor bu sıralar. Mavisi de var :)

b good.

Fahriye evcen ve kocası.

kıvanç tatlıtuğ ve ya kadın bulamadım hiçbiri yeterince güzel gelmiyor. hazal kaya'nın yüzü çok güzel ama fizik yok onda da.

Yaşayan mı ? Cüneyt arkın ın gençliği yakışıklı, amerikada olsa dünyada tanınırdı

aktristi bilmiyorum pek çok seçenek var da aktör kesinlikle kıvanç tatlıtuğ.

hic aklima gelmedi. dizilerdeki hali degil de nesliha atagulun tarzini begeniyorum. meryem uzerli de iyi.
erkek kivanc olur

cüneyt arkın, göksel arsoy, kartal tibet

icdn.ensonhaber.com

aktrist; türkan şoray ve ıtır esen.

Yeniler: Tuba Büyüküstün ve Kıvanç Tatlıtuğ. Dünyanın herhangi bir ülkesinde de ünlü olabilirlerdi bence bunlar.

Eskiler: Cüneyt Arkın ve Gülşen Bubikoğlu. İkisinin bir filmi de vardı, çok severdim.

Tarık Akan bende 1. Sırada. Hülya Avşar da zamanın en iyilerinden

Cúneyt Arkın
Itır Esen

Salih Güney
Müjde Ar

eskilerden: cüneyt arkin ve emel sayin
yenilerden: kivanc ve esra bilgic

Sahne yok

youtu.be

0

Ben bir şey anlamadım ve hiç komik gelmedi.

"What are you doing step-dayı?"
tadı aldım

sıfır valla neye güleceğim diye 2 3 kere izledim. (snob durma çabasında değilim hakikaten bir şey anlamadım)

Buna nasıl gülmezsiniz ya :( acayip saçma komik olan da o.

mimik oynamadı.

hafif gülümsedim diyeyim, 10 üzerinden puanlamam biraz zor.
ama bence bu sahneyi anlamak için bartu ben'i izlemiş olmak lazım.
dayıyı tanımadan, diyalogları bilmeden, tarza alışmadan bundan bir şey anlamak biraz zor.

Bu şahıs ve beraber program yaptıkları mütemmim cüzü şahsiyetten aşırı derecede irrite oluyorum. Komik değiller, eğlenceli değiller, sempatik desen hiç değiller. İsteyen oturur izler, zamanını bunları izlemekle geçirir, eğlenir, mutlu olur tabii ki. Ama benim notum 10 üzerinden sıfır.

ne bu şimdi :/

Komik değil de KALT'in kirli konusmalar serisine gönderme mi var acaba

Ya diziyi izlemeyince hic anlami yok. Diziyi izledim bence komik. Dayi bastan sona komik zaten. Bu arada dizi de cok iyi bence turkiye icin.

Çalıntı/alıntı/esinlenme. Cem yılmazdan. "post ejaküleyşın sendrom" espirisinde vardı, yatakta hanımına diyodu ki "bandırmadaki yazlığı satıcam".

komik değil. ama çok güzel oyunculuk var. sırıtmıyor.

Doğru düşünüyorsun.

Kadın vücudunda kadınlardan hoşlanmak istemiş.

Ayrı mevzular ikisi.
Biyolojik cinsiyetleriyle cinsel kimliklerinin örtüşmediği yerde cinsiyet değiştiriyorlar ama cinsel yönelimleri bundan bağımsız.

kadın>erkek transseksüel olup kadınlara cinsel ilgi duyabilir. Kendini heteroseksüel sayabilir.
erkek>kadın transseksüel olup kadınlara cinsel ilgi duyabilir. Kendini homoseksüel sayabilir.
kadın>erkek transseksüel olup erkeklere cinsel ilgi duyabilir. Kendini homoseksüel sayabilir.
erkek>kadın transseksüel olup erkeklere cinsel ilgi duyabilir. Kendini heteroseksüel sayabilir.
Hatta ikisine de ilgi duyup kendini biseksüel de sayabilir. Bu cinsel kimlik ve yönelim mevzusu çok karıştı artık :)

en.wikipedia.org

kadınlardan hoşlanan bir kadın, erkek gibi hissetmek zorunda değildir. ya da erkek gibi hisseden bir kadın kadınlardan hoşlanmak zorunda değildir.

aynı şeyler erkekler için de geçerli. kadınsı hissedip kadınlardan hoşlanmaya devam edebilir. trans diye ille de erkeklerden hoşlanmak zorunda değil.

Bahsettigin fark Turkce'de "Cinsel Kimlik" ve "Cinsel Yonelim", Ingilizce'de "Gender" ve "Orientation" seklinde.

Kisinin kendini hangi cinsiyette hissettigi, hangi cinsiyeti arzulayacagi ile baglantili olmak zorunda degil. Insanlar kafalarindaki normal algisina gore bakinca kafalari karisiyor normal olarak.

transseksüel olmak ile cinsel çekim duymak farklı şeyler? sen saçını sakalını beğenmiyorsun, kimisi vucudunu beğenmiyor spor yapıyor bu da benzer bir şey bedeni ile problemi var kişinin, vücuundaki tüylerden, penisinden, memesinden vs. rahatsızlık duyuyor ve değiştirmek istiyor ancak cinsel arzu duyduğu taraf bedeni ile olan ilişkisindedn bağımsız

bir tanidiktan rica edersin o plakaya bakar.hala sizin arabanin uzerindeyse gider su anki sahibinden talip olur satin alirsin.islem plakaya bakabilecek tanidigi bulmakla baslayacak.

kime sattıysanız onu bulmaya çalışın. bulunca o kime satmış vs. böyle böyle iz sürülebilir. emniyet tarzı yerlerde tanıdıkla plaka kimin üstüne kayıtlı diye araştırılabilir. sahibinden tarzı sitelerde de araç özelliklerini yazıp araştırılabilir, ki satılıyorsa tabii.

sigortacılar plakadan sahibine ulaşabiliyor.

sigortacılar ulaşamaz
trafik müşavirleri var bu işi yapan ufak bir ücret karşılığı plaka kimin adıan kayıtlı göreblilrsin.

bu benim hayalimdi. keşke biri carbook yapsa facebook gibi, eski arabalarımızı görsek ne güzel olur

normal.

Hiçbir şey yapmasa da 100 lira alacaktı zaten

Normal evet.

Kilitli olmayan kapıyı 1 saate açamaması hayra alamet değil. Biraz lockpicking lawyer izleyip moralinizi bozabilirsiniz.

aynısı benim başıma geldi kilidi kırmadan sadece kredi kartıyla 15 dakikada falan açmıştım kapıyı.

Evet.

fiyat normal, çilingirin kapıyı açamaması anormal.

Çok iyi fiyat boşver alman malı bi de

@reanarchy daha önce eski evdeki kapıyı defalarca kez bende açmıştım. hatta komşular kapıda kaldığında beni çağırırdı ama bu yeni evin kapısı bayağı güvenlikli

300 TL bence gayet normal.

kapıyı açamaması anormal değil. bazı çok üst düzey kilitler için her çilingir yeterli gelmiyor.

abartı bir ücret değil. için rahat olsun

araba almak "zorundaysam" max. 150bin arabaya ayırırdım. gerisiyle yatırım yapardım.

Ehliyetim olmadığı için bu soruya cevap vermemin çok anlamsız olduğunun farkındayım ama ödenecek kredim varsa (yani borçtaysam) araba almazdım borcumu kapatırdım.

Ben olsam sabit gelirime göre belirlerdim. Sonuçta masraf arabayı almakla bitmiyor. Ne kadar pahalı bir araba alırsanız sigortası, kaskosu, bakım-arıza masrafları da o kadar artıyor.

Ev kredisini kapatır kalanı ile araba alırdım. Krediye girme işini sevmiyorum. Ayrıca arabanın da sabit gideri olacak onu da gözönünde bulundurun.

Dsg şanzımanı olmayan, otomatik, benzinli B sınıfı bir otomobil alırdım 200.000 civarı, clio olabilir

100'e araba, 400 de krediye veya yeni bir ev alıp kiraya verirdim, gelenle de krediyi öderdim. hem evim hem arabam olurdu ve kafam rahatlardı.

180k araba alırdım. Geri kalan para garantim olurdu. Neden 180? Çünku otomatik ve yeni model arabalar o fiyattan başlıyor.

Bi 500 de kredi çeker 1 milyonluk araç alırdım.

Bu soruyu cevaplamak için yeterli veri yok. Topal doktorun dediği gibi genel gelirini de paylaşman lazım. 500 bine alınacak arabanın kaskosu yıllık 7-8 bin tl çıkacaktır, vergi, servis, lastik vs dedin mi aylık 1000 tl giderin var. Lüks arabanın masrafı da standart bir arabadan 2 kat falan daha yüksek oluyor.

Örnek veriyorum ayda 20 bin kazanıyorsam 500'ün tamamını arabaya basarım, sıfır alırım ikinci elle falan uğraşmam. Muhtemelen volvo xc40 alırdım. Ama ayda 5 bin kazanıyorsam alacağım araba taş çatlasın 200 bin tl olur.

Ha bir de araba almak zorunda değilsen, sırf yatırım olarak bakıyorsam hiç almam zaten, bildiğin dert ve masraf kapısı çünkü. Gider bi ev daha alırım o zaman istanbulun güzel semtlerinden.

250 ile arac alip, kalan 250 ile yatirim (sepet) yaparim. 100'e otomobil alacaklar ne almayi dusunuyor merak ettim :D

200e alırdım. sıfır alırdım.

Ben 300-400 daha kredi çekip 800-900 bine güzel bir araba alırdım.

150 binlik araba alırdım diyoruz ama o araba da küçük beyaz en az 90bin km'de bir hatchback olacak. 200 ve üstü diyenlere kızamıyorum bu nedenle.

ev kredisini kapatırım. kalan paraya biraz ekler 2. el preminyum bir araç alırım. 2014 c180 vb. 350 bin

alacağım araba sıfır kilometre otomatik vites bir hatchback araba olurdu.
honda jazz, toyota yaris, opel corsa, ford fiesta gibi bir şey alırdım.

evin kredisini kapatırdım.
bir şeyler kalırsa yatırım yapardım.

250 ye falan golf alırdım ben geri kalanı da bilmiyorum artık

koladan pepsiden çıkma 98 99 2000 model dizel kangoo alırdım ben. arabayla tek ilişkim bazen eşya taşımak zorunda olmam ve genelde de saçma sapan paralar ödüyorum bunun için.

çevrem de var. eksiğini gediğini herşeyini yaptırsam harcayacağım maksimum para 20 lira tabi öyle üstünden tır geçmiş değil, normal olarak yıpranmış eskimiş bi araç.

benim arkadaş 2500 iraya aldı muayene yok, motor şanzıman pert., arabayı görsen kırmızıymış güneş yanığından pembe olmuş, kapılarda blmemne pepsi yazıları sökülmüş ama güneş yanığından izleri kalmış, ne boya var ne sinyal, içi ahır gibiydi.çok dalga geçtiydim.

adam araç tamircisi zaten, bi topladı arabayı 10 lira para harcadı sanki fabrikadan yeni çıkmış gibi oldu oha dedim yani. parçaları çok ucuzmuş meğerse. zaten elektronik de yok, valla herşeyi sıfır koydu taktı eleman, motoru şanzımanı herşeyi de kendisi topladı, bi kaportacıya 1000 lira falan verdi komple kaporta boya, o da arkadaş ayağına. şimdi iyi de para veriyolar satmıyor. iki sıra koltuk ve bagajlı olan versiyon, arkayı karavan yapıcam diyor.

bir de yakmıyor araba inanılır gibi değil.

Böyle mutluysan devam et ben senin taktıklarına takılmıyorum mesela o şekilde mutluyum

Aslinda disarida salas bi kebapcida kebabin yanindaki salatayi kasiklamak mutlu edecek beni ama yapamiyorum. Misal domates salataligi kabuguyla asla yiyemem.
Boyle Mutlu muyum bilmiyorum. Rahat ediyor muyum? evet

Bence çok takılıyorsun. Biraz bakteriye virüse maruz kalmak da iyidir, bağışıklık sistemin güncel kalır. Aşırı sterilize yaşayarak hasta olma riskini artırıyorsun aslında.

Çok takılıyorsun, kontrol altına almazsan ağır temizlik hastası olabilirsin. Bu potansiyel aynı şekilde bende de olduğu için kendimden biliyorum.

Bu yıkama temizleme işi beni de çok bunaltır, karbonatlı suda 12 dk bekletme hadisesini keşfettim. İstediğin kadar suya 1 tatlı kaşığı kadar karbonat atıp karıştırıyorsun, sonra temizlenecek sebzeleri içine atıp 12 dk bekletip istediğin şekilde duruluyorsun, ki brn yine tek tek yıkamayı tercih ediyorum, eskisi kadar uzun sürmüyor, en azından o 12 dk'da bi çorba bişey koyabiliyorum.

vesvese (okb)halini almış. Kurtulmak için mesela ortalama 20snlik veya 1 dk dklık işi o an bırak, acaba diyerek tekrar başlama aynı şeye. bunu alışkanlık haline getir.
Dışarı çıktığında kapıyı kilitleme konusundaki şüpheye düşmen de buna dahil . Kilitle bırak arkana dahi bakma .

Hanıma okudum, ilaca başlasa rahat eder dedi.

ıspanak yıkamak zaten büyük bir eziyettir her zaman.
donmuş değil de, hazır ayıklanmış ve paketlenmiş olanlardan alıyorum bulursam.

evde bazen su paslı gibi akabiliyor, makarnayı, çayı falan ben de içme suyuyla yaparım.

toplu market alışverişi yapınca yeşilliklerin hepsini yıkar, sirkeli suda bekletir, kurutur öyle kaldırırım saklama kaplarıyla.
özellikle roka gibi şeylerden çok toprak ve böcek çıkıyor.

ama buna "takılmak" sorun biraz bence.
bugün sandviç yaparken hiç yıkanmamış marulun iki yaprağını alıp sudan geçirdim sadece mesela.
bunun gibi şeyleri yapamıyorsanız ve o işi yaparken geçen sürenin dışında da bunu düşünüyorsanız, biraz takıntı haline gelmiş olabilir.

hepsi okb belirtisi. tüm bunlar sadece hayatınızı zorlaştırır, başka bir işe yaramaz. ufak ufak normale dönmeye çalışın. atıyorum bir şeyi 10 dk yıkıyorsanız 5 dk'ya düşürün. sonra 3 dk. böyle böyle normale dönebilirsiniz. ayrıca 5 dk yıkayıp yedikten sonra kendinize "bak 10 dk yerine 5 dk yıkadım hiçbir şey olmadı" diyerek bunu beyninizde normalleştirmeye çalışın. zor olacak ama hepimiz 1 dk yıkıyoruz, dışarda yemek yiyoruz vs. bir şey olmuyor gördüğünüz gibi. hep bunu aklınıza getirin.

bi su arıtma cihazı al, hayatın biraz kolaylaşır.

Yoğurtlu patlıcan ezme/salatası

Patlıcan közlenir soyulur, doğranır. Az sarımsaklı mümkünse süzme yoğurtla karıştırılıp üzerine zeytinyağı gezdirilir. Biraz ceviz kırılabilir içine. Üzerine maydanoz doğranabilir.

Ağzım sulandı.

kabuklar acı gelebilir, ben de o yüzden közlenmiş derim, beğendi vb.

Bu mevsimde yapmazdım, iyi patlıcan bulunmaz artık. Ama yapacaksam da musakka tipinde bir yemek yapardım, kızartılmış halini sunardım. Sadece közlenmişi çok yoğun gelir muhtemelen.

bence de sarımsaklı ve yoğurtlu patlıcan salatası.
zor olmasın demişsiniz, o yüzden beğendi demiyorum.
gerçi zor değildir de, daha önce yapmadıysanız ilkinde onu yapmayın.

patlıcanın kabuklarını soyup dilimleyin. ardından haşlayın. haşladıktan sonra geniş bir yere alıp bardağın altıyla ezin. biraz soğuyunca üstüne yoğurt ekleyip karıştırın. afiyet olsun.

dilerseniz üstüne kıymalı sos da koyabilirsiniz.

kizartmadan basla, patatesin falan arasinda yogurtlu.
limon eksi seversen köz patlican.

Yaz kızartması +1 Özellikle bol sarımsaklı bir domates sosu ile

karnıyarık ya da şakşuka. üfff canım istedi valla :)

beğendi yanına köfte veya tavuk olabilir, sarımsaklı yoğurtlu kızartma olabilir, şakşuka olabilir.

Mallar ya baska aciklamasi yok.

Mal olmalarına katılmakla beraber “izlenimlerine” göre “iş çıkmayacağını” sezip ona göre sallamıyorlar bazen. Mal olmalarına çıkıyor bu kapı da zaten :)

tok saticilar, bu pandemi ortaminda bile ilgilenmiyorlar, yuzu sirke satan bakkal market sahipleri var cevremde, bir daha mekanlarina ugramiyorum

Daha fazla para alacağı başka bi müşteriyi öne alıyorlar şerefsizlik yapıp.

Numarayı alıp sormamak mı?
ucuzdan değil bedavadan yırtmışsın. Sevinmen lazım. Parayı iş öncesi peşin alıp bir daha hiç aramayan bile var.

Tok esnaf olabilirler ya da meşgul olabilirler ama tavsiyem evde tadilat düzenleme işleri, cam pvc işleriydi mutfak dolabı işleri gibi şeylerde parayı asla iş öncesi peşin vermeyin.

karınları toktur.

İşini düzgün yapan mikron boyuttaki azınlığı tenzih ederek söylüyorum, usta=sahtekar.
Cam balkoncusu, mobilyacısı, tadilatçı boya badanacısı, elektrikçisi hepsi aynı b**. Ellerinde iş yokken aramış olsan her türlü yakalalığı yaparlar işi almak için, ama biraz bitleri kanlanınca seni tanımazlar, telefonlarına çıkmazlar.

iş küçüktür belki.
taksicilerin kısa mesafeye yolcu almaması gibi.

sloganım "her insanın 3 usta pıçaklama hakkı olmalı" :-)

virus yuzunden insanlar zamaninin buyuk kismini evde geciriyor, haliyle hazir evdeyken sunun tamirini yaptirayim, sunu degistireyim, sunu yenileyeyim kafasina giriyor insanlar. Pandeminin ekmegini yiyen sansli kesim de ustalar bir nevi, pandemi donemi millette para yok, kimse usta cagirmiyor diye dusunmeyin ustalara is yagiyor asil bu donemde

Genelde şöyle oluyor: Esnafın görece basit, daha az zaman harcanan veya kar marjı yüksek fazla uğraştırmayan veya yakın mesafeli çok sayıda işi oluyor veya talebe cevap verilemiyor eleman sıkıntısı, araç sıkıntısı, tek çalışmak vs. bu yüzden rasyonel seçim yaparak arada telefonla arayıp soranları beklemeye alıyorlar veya geri dönüş yapmıyorlar.

Sezonluk iş yapan esnafların genel sorunu bu, şu ara cam balkon, klima ve kombicilerin tamamı için oldukça verimli ve yoğun bir dönem ve müşteri seçiyorlar. Bahar aylarında cam balkoncuya gidin evinize gelip ölçüyü alır üstüne de sizi ofislerinde ağırlar çay kahve ikram ederler ama şimdi giderseniz yüzünüze bile bakmazlar. İçinde bulunduğumuz dönemde bu 3 esnaf türü en yüksek ciroya ve iş yoğunluğuna sahip, geçenlerde yeni taşındığımız evimize cam balkon yaptıralım dedik pazarlık bile yapmadılar fiyatta, montajı ise ancak 2 ay sonraya yapabiliriz dediler.

Zorunlu eğitim ve üniv kontenjanlarının artmasıyla esnaf sayısı azaldı.

Kimse çırak olmuyor,usta çırak kültürü kesintiye uğradı.

Eskiden esnaflar böyle değildi.

Şimdi tutunamayan ve kolay yoldan para kazanmak isteyenler is bilmeden dukkan açıyor.

Is çok ama usta çok az. Rekabet yok. Is seçiyorlar.

kendi girişimimle ilgili uğraşırken çok az insanın çalışmak ve iş yapmak istediğine şahit oldum.
kimsenin işe falan ihtiyacı yok ve kimse iş beğenmiyor.

izleme o zaman?

izleme +1

friends'i yarım bıraktım. himym'in de son iki üç sezonunu izlemedim. himym neyse de friends artık çağın mizahının gerisinde kalmış bir dizi. şu yılda başlayınca güldürmüyor. 2020 yılında kahkaha efektli sit-com konsepti başlı başına demode zaten.

içerik olarak ikisi de eskidi ısınamaman doğal

bazı diziler vardır, doğru zamanda izlemek gerekir. dediklerinde biraz öyle diziler. benim stresli, yoğun olduğum zamanlarda izlemem mümkün değil. ama sakin huzurlu kaygısız olduğumda çok keyifle izliyorum

@sir gawain o efekt değil.

Yani? Izlemeyebilirsiniz herkesin kendi zevki. Ben de bayiliyorum mesela, oha nasil izlenmez bu demiyorum ama.
Ayrica avatar +1. Friends’i bir kere denedim hiic sevmedim, yillarca izlemeyip beklettim, sonra asigi oldum. Her seyin bir zamani var. bazen ileride, bazen hic.

friends taaa 1994'te başlamış bir dizi. dönem eski, kıyafetler, eşyalar, çekimler, espriler her şey gözünüze demode görünebilir, çünkü onlar o zamanın modasıydı. az da olsa bazı şeylere gülebilmek için dönemin amerikan geyiklerine de hakim olmak gerekebiliyor. 80'lerde doğmadıysanız ve 90ları çocuk/genç yaşlarda deneyimlemediyseniz tüm bunlar çok sıkıcı gelebilir. friends benim en sevdiğim, neredeyse ezbere bildiğim, onlarca kez tekrar izlediğim bir dizi, ama bazı insanlar tarafından da sevilemeyebileceğini anlaşılır buluyorum.

günümüzde dizilerde gördüğümüz birçok espri ve hatta senaryo parçaları bu diziden alınma (bunun da bir öncülü seinfeld sanırım). hala da alıyorlar, alakasız türk dizilerinde bile buradan alınma fikirler görüyorum. tüm bunları zaten başka dizilerde belki görmüşsünüzdür ve size eski ve bayık geliyordur, olabilir.

yani çok zorlamayın tabii ki hoşunuza gitmeyebilir. espri tarzını da sevmeyebilirsiniz, herkes her şeyi sevecek diye bir şey yok. ben de himym seyredemedim misal. seinfeld'i de izleyemiyorum ki onun da apayrı bir efsane olduğunu bilmeme rağmen. belki zamanı gelebilir, belki gelmez.

bu arada owaki+1 onlar efekt değil, gerçek seyirci. bölümler tiyatro model çekilmiş, izleyicilerin tepkilerine göre değiştirilmiş espriler bile olmuş. yüzde yüzü böyle mi dizinin bilmiyorum ama büyük bir çoğunluğunda stüdyo seyircisi var, kahlahalar onların.

yaşınız 28 altı ise hoşunuza gitmeyebilir.

friends ve himym dizilerine ikişer sezondan fazla şans tanıdım. olmadı, gitmedi. karakterlere ısınamadım. hal böyle olunca o karakterin başına gelen bir olay beni güldürmüyorken başkası "abi inanamıyorum ross'a bak n'aptı" diye kahkahalar atabiliyor. misal ben de seinfeld'a danalar gibi gülerken o an yanımda olan birisi "ne gülüyorsun hacı bunun nesi komik?" diyor.

yine curb your enthusiasm dizisi. hata seneler önce başlık açmıştım "yahu bunu neden pek fazla kişi izlemiyor, neden o kadar popüler değil" diye sormuştum burda. çünkü kişesel tarihimin en komik dizisi curb your enthusiasm. nasıl gülmüyorlar, nasıl beğenmiyorlar aklım almıyor.

izleme, boşver.

@owaki

seni hayal kırıklığına uğratmak istemem ama o kahkahalar efektli ve hepsi montajlanıp kırpılmış gülüşler. friends'in canlı izleyici önünde oynandığı doğru ama bunu gerçek kahkahaları almaktan ziyade seyirci tepkisine göre kurguyu ve diyalogları editlemek için yapıyorlar. reaksiyon almayan yerleri değiştiriyorlar vs. zaten tek bir bölüm izleyen izleyici bile aynı kahkahaların birçok yerde kullanıldığını, kahkahaların her seferinde en doğru yerde başlayıp en doğru yerde bittiğini ve gerçek bir seyirci topluluğunun 6 saniye arayla üç espriye aynı tonda ve şiddetle gülemeyeceğini anlar.

izleme

himym izledim ama bir süre sonra baydı, friends herkesin ağzında olduğu ve karakterler itici olduğu için hiç başlamadım, bundan sonra başlayacağımı sanmıyorum.

zeytin dalı harekatında askerlere moral vermek için şarkıcılar afrin'e gitmişler, mahmut tuncer çağrılmamış. ibo da "yusuf yusuftan dolayı gelemedi bazıları" gibi bir laf söylemiş. adam da bu söze alınmış, ben davet edilmedim ki diyor. daha önceden de şaekı meselesi yüzünden küsmüşlerdi.

Bir Başkadır'ın Meryem'i gibi olabilir.

Bahsettiginiz durumu konversiyon bozukluk karşılıyor. Ama gerçek hayatta o hep öyle olmuyor. İlgi manyağı bireyler de, dikkat çekmek için ayılıp bayılma gibi hareketlere girişebilir.

Konversiyondur. Kaygı verici duruma yönelik bir savunma mekanizması olarak ortaya çıkıyordu bayılmaları. Bu bayılmaları kendi kontrol edemiyor.

Ama toplumda sadece fiziksel rahatsızlıkların hastalık olarak kabul edildiğine dair inanç olduğundan bazı insanlar bilinçli olarak stres durumunda bayılma taklidi yapabilir.

Benim de merak ettiğim acaba taklit bayılmalardan sonra mı konversiyon bozukluğu oluyor? Savunma mekanizması olarak kullandığı durumu artık kontrol edemiyor mu?

konversiyon bence de. ayrıca finalde herkesin durumları bir şekilde atlatıp sadece nihalin hastanelik olması da destekliyor bunu bence. onun dışında sadece firdevs hanım da kötü oldu ama sonuçta kızı intihar etti :D

Kilis'e hiç gitmedim ancak nüfusunun %80'i suriyelilerden oluşuyor. İstanbul'da yaşadığınız hayatı bilmiyorum ancak küçük bir şehirde yaşamaya başlamak için çok uygun bi yer mi dersen bence bi durup düşünmek lazım.

Ben de gitmedim ama bir kadın olarak asla tercih edeceğim bir şehir olmazdı. Özellikle sınıra yakın şehirlerden uzak durmak lazım. Başka seçeneğiniz varsa değerlendirin.

İlin büyük çoğunluğu suriyeli. Değişik değişik tipler var. Zorunluluk değilse tavsiye etmem. Ne için gidiyorsunuz oraya? Eğer çalışacaksınız ve hafasınunuz boş ise antepte yaşayıp git gel yapabilirsiniz bence.

@valarmurgulis stk’lara başvuru yapıyorum, epey bi kısmı Kilis’te, olabilecek yerler de Kilis’te. Tecrübesiz olduğum için İstanbul çok olası gibi değil maalesef.

Kilis'te görev yapan birçok kadın öğretmen, hemşire var. Niye çekiniyorsunuz? Ev arkadaşı bulursunuz. Doğu'da memurlar arkadaşlarıyla takılır.

Arkadaşlar yapmayın etmeyin. Nüfusu 150 bini geçmiş bir şehirden bahsediyoruz. Ön yargılı olmayın. Kendinize güvenin. Çok güzel arkadaşlıklar kuracağınıza eminim. Bu değerlendirmeniz orada yaşayan insanlara büyük haksızlık olur. Hadi oranın insanıyla kolay iletişime geçemediniz, bir çok yabancı insan da var. Tek başına kaldığınız evde komşularınıza selam verirseniz, etraftaki kadınlara teyzelere neden geldiğinizi anlatır biraz iletişim kurmaya çalışırsanız size sahip de çıkarlar göz kulak da olurlar.

tek yaşayacağın sıkıntı 50 yaşından sonra kardiyovasküler hastalıklarla boğuşmak olur. kilis=yemek.

Nüfusu yüzde 80 suriyeli oldu evet. Normalde düzgün bir şehirdi düzgün insanlar da vardı. Ama son zamanlarda suriyeli gençlerin artması biraz şey yaptı. Yani şöyle düşün bağcılar da acayip kafada gençler olur ya onlardan bolca var gibi düşün etrafta. Bir yakınımız kendi kızını karısını çarşıya tek bırakmak istemediğini söylemişti. Ama tabiki bir sürü insan yaşıyor. evden işe gidip gelirseniz bir sorun olmaz muhtemelen.

Şuan doktor eczacı tanıdıklarım var. Ne için gidecekseniz onu da söylerseniz daha net fikir verebilirim. Öğretmen mi öğrenci mi normal devlet dairesinde memur mu, yani hepsi arasında farklar var.

Suriyeliler yıllardır orda yaşadığı için o küçük çocuklar büyüyüp genç oldu. Sokakta çok fazla suriyeli genç var gruplar halinde gezerler. yani suriyeli gençler var bir tek gibi birşey demek istemedim yani. Oraya aciklik getireyim.

evet.

evet adı konamayan bir hassasiyet olabiliyor.
bende o dediğin limonda oluyor.

Sağ elinle mandalinaya dokununca sol kolun mu kabarıyor? Öyleyse baya ciddi görünüyor, doktora gitmeni tavsiye ederim.

@diffarentiationation hayır, iki elime değse de yalnızca sol elim/kolumda kabarıklar oluşuyor

Bu alerji zamanla geçebilir. Benim çocukken çilek ve muza alerjim vardı, üniversiteye gittiğimde o alerjiden eser yoktu. Zaman içinde geçebiliyor.

Başın sağ olsun. Çok zor.

Başın sağ olsun. Düşünmek istemiyorsan telefondan, televizyondan falan bir şeyler izleyerek uyuya kalmaya çalışmanı önerebiliri.

başınız sağ olsun, bence de bir şeylerle oyalanarak uyuyakalabilirsiniz. bir yandan da süt için. allah tüm sevenlerine sabır versin.

en iyi çözüm rezene falan gibi bir bitki çayı içip sonra da tv karşısında uyuyakalmak. +1

başınız sağ olsun.

başınız sağ olsun. koronadan ölümler çok hüzünlü geliyor bana. aile için de kabullenmesi daha zor. cenaze törenleri insanların taziye için gelmeleri falan olmayınca sanki eksik kalıyor insan kabullenemeyecekmiş gibi geliyor bana...

başınız sağolsun. tv vs oyalanmaya çalışın.

Gençken kışcıydım yaşlandıkça yazcılığa kaydım.

ilkbahar.

ama o beni pek sevmez.

not. bahar alerjisi

kış.
sonbahar da iyi sayılır.
yağmurlu havalar dışında güneşli ve soğuk havayı da çok severim.

25-30 derece arası güneşli nemsiz hava severim. haziranda yağmur yağıyor temmuz çok sıcak oluyor o yüzden mevsim adı veremiyorum

etik sebeplerle yaz (bir sürü insan aç, kışın şartlar zor, yolda işte güçte bir sürü insan var), bitki böcek seven insan olarak bahar ama içten içe sonbahar kış. son bir kaç yıl doğru dürüst kış göremedikçe özlemim arttı galiba. pc'de kardan kıştan kırılan karakterleri oynuyorum, novy urengoy'da yaşayan bir arkadaşım var arada havayı soruyorum resim istiyorum. bir de geceleri severim, çıplak gözle yıldız gözlemi yaparım, kış gökyüzündeki takımyıldızlar daha ilginç geliyor bana.

ilkbahar. kendime geliyorum. güzel anılarımın çoğu ilkbahar aylarından.

yaz çünkü hava güneşli, aydınlık ve sıcacık. günler uzun, hava geç kararıyor. akşamları sıcak havada elini koluna sallaya sallaya istediğinizi yapmak, dondurma yemek falan çok güzel ve rahatlatıcı. yaz insana yaşam enerjisi veriyor.

Aslında yaz dışındaki üç mevsimi de ayrı ayrı seviyorum. Her sonbahara ve kışa girişte pinterest kurcalayıp bu iki mevsime hayran kalma huyum var senelerdir. Ama tabii kış hiçbir zaman pinterest’teki gibi geçmiyor ve kışın sürekli aklım sokakta yaşayan hayvanlarda oluyor. Son birkaç senedir doğanın da en güzel renklere büründüğü sonbahar bir adım önde diyebilirim bu yüzden.

Ben direkt Mayıs ayını seviyorum. Ne soğuk ne de çok sıcak.

yaz. cunku fakirim.

sonbahar. benim için hep yeni başlangıçların habercisidir.

en sevdiğim mevsim açık ara kış.
en sevmediğim mevsim yaz.
ilkbahar ve sonbahar aynı seviyede.
sıcak havalarda dışarı çıkmak bile istemiyorum.
ekim-kasım-ocak-şubat-nisan-mayıs en sevdiğim aylar.

soguk ve karli geciyorsa kis.

ilkbahar mayıs <3

Yaz <3 <3 <3

Daha önce benim açtığım ankette kış kazanmıştı. Ben sonbaharcıyım.

www.eksiduyuru.com

artık olmasalar da ilk ve son baharlar

ilkbahar

Sonbahar

Yaz hariç tüm mevsimleri seviyorum.

ilkbahar ve mayıs ayı.

önceden müzik festivalleri ve akşamları caddebostan sahili oturmaları başlardı mayıs ayı sonlarında. özledim valla :(

kış, kış bir deeeeeeeeeeeeee aa evet yine kış ^^

Yaz. Parlak mavi bir gökyüzü ve tek tük bembeyaz bulutlar ya da sıcak bir yaz akşamı kadar güzel hiçbir şey yoktur benim için.

Kapalı, yağışlı, ıslak ve gri havalardan nefret ederim.

yaz

tabiiki!

kesinlikle ilkbahar

yaz baba. resmen yasama sevinci veriyor.

istanbulda ağırlıklı olarak merter ve zeytinburnunda.

Ankara'dan bişey alınmaz. İstanbul Merter,Güngören,İzmir Kestel,bursa Şehreküstü.

anoreksik değilse zayıfı tercih ederim her zaman. kilo birçok açıdan sorun.

Zayıf

ben çok zayıf olduğum için şişmanı tercih ederdim, zıtlık iyidir :)

Zayıf +1.

şişman.
bu denli zayıflık beni rahatsız eder.

Bu ikisi arasından şişman.
Genel olarak fazla zayıflığı, çelimsizliği erkekte beğenmiyorum, ama biraz göbek severim. Yastık gibi kafamı koyayım fln hoşuma gider ^^

Şişman

Sisman.

Ama burada iki secenegi de uzun boylu aldim. Uzun boylu degilse sisman da uzak durabilir.

şişman. Çünkü sağlam antrenman yapıyorum ve şişmanla yapardık. Zayıf olanla yapamam. Ayrica zayıf olan toparlansın diye sürekli yemek yer, oysa şismanla benim perhize de uyarız. Ay kesin şişman kesin.

şişman. zayıf erkek bana güçsüz, çocuksu geliyor ya.

istemeye istemeye zayıf

Şişman. Zayıf erkekler bana feminen geliyorlar.

İnsanların biraz kilo alsın hastalıklı gibi dediği erkekleri beğenmişliğim vardır ama buradaki zayıf erkek bana bile fazla zayıf geldi ama yine de tercihim zayıftan yana.

almanyada türkleri dışlayanlara küfrediyor işte, hem bu hem de rap müzik yaptıkları ve o zamanlar anlaşılmadıkları için. hala 60'lar ve 70'lerdeki gibi ayrımcılık yapılıyormuş gibi konuşuyor orası problemli. ama bir killa böyle, mesela fuat da alamancı ama bu kadar dem vurmuyor.

türkleri dışlayanlara küfür ediyor ama kendisi gibi gelen suriyeli, afgan ve arap göçmenlere it kopuk serseri diyor. kısada ne dediğini bilmeyen meczup un teki bu herif.

mültecilere sallayan adam silahlı soygundan ceza yatmış birisi. bunu da türkleri savunmak için yaptığını falan iddia ediyor.

bir yerde yabancı olmak çok zordur. ne kadar entegrasyona yatkın olsanız, hatta asimile olsanız, siz yabancısınız.
çok yakın zamanda Türkiye'de Suriyeliler bu tarzda bir yaşamı benimseyecekler. Adli olaylar olmamasını umuyorum ama polyanna değilim.

ilk dönemlerinde sosyal çevre ve ilk kuşak göçmen işçilerin yaşadığı zorluk nedeniyle kendince bir hayatta kalma mücadelesi var. bunun için hızlı para derdinde herkes illegal peşinde. ki söylediği gibi kurşun atmışlığı, soygun gibi pis işlere bulaşmışlığı da var. "dazlak" mücadelesi ile de saflarını güçlendiriyor hem para hem güç kazanıyor. uzun süre hapislerde falan da kalıyor bu dönemde.

sonrasında asıl mücadele başlıyor. bu işlerden elini kolunu çekip temiz iş yapma derdi. illegalin içindeki bir insan için bu süreç çok sıkıntılı. kolay parayı itmek, arada kalmışlık, temiz çevre kurabilmek vs çok çok daha zor. ki boe b'den sonra buna niyetlense de uzun süre yine başı dertten kurtulmuyor.
üstü kapalı bahsedilen diğer birçok yabancı ve türk çete de hala bu tayfaya bilenmiş durumda. 36 boys'un ağır abilerinin çoğu hala temiz değil. diğer çeteler de bu ağır abilere ve tabii ki killa'ya karşı hala.

ki berlin'in yeraltı dünyası öyle berbat ki Türkiye'den ya da dünyadan başka bir örnek veremedim şu an. adana hürriyet mahallesinin en az 100 kat belalı çevreleri içinde "temiz iş" yapabilmeyi hayal edebilirsiniz. bugün bile Hürriyet'te efendi takılıp helal para kazamaya çalışsanız ilk ara sokakta ezerler sizi.


ek: @ada meltemi'ne cevap olarak, bu adamın siyaseti tipik alamancı siyaseti. bugün sorsak türkler iyi de bu afganlar bulgarlar her yeri kirletiyor diye ağlar.
ek olarak bunlara öfkeli olmasının diğer sebebi de şu. türkler çeteleşmeyi bırakmış topluma artık adapte olacakken berlin deli gibi yeni dalga göçmen nüfus kazandı. gerçekten de şu an Berlin'de içtiğiniz ottan park yerine ödediğiniz paraya kadar her şey afgan, rus, bulgar, suriyeli mafyalara gidiyor. bu da massaka gibi yurdum alamancı tiplerini tekrar illegale itmeye başladı. onlar yapıyorsa biz de yaparız gibisinden.

tabi şu an suçlu aramıyoruz ama bu olaylarda asıl suçlu evi alman marka tanklarla yıkılan suriyeliler, natonun elinde büyüyen taliban yüzünden kaçan afganlar, Merkel'in almanya refahı için aç bıraktığı yunanlar ve bulgar değil.
deli gibi büyük coğrafyada topraksız bırakılıp 60'lardan sonra Almanya'ya satılmış türk köylüler de değil.

Duvar yıkıldıktan sonra diğer taraftan bu tarafa geçen almanlar "buraların ekmeğini bu göçmenler yiyor, bunalrı kovmamız lazım" mantığında hareket ediyor. Bir paylaşım savaşı başlıyor böylece, duvar yıkılana kadar dazlak problemi yok bildiğim kadarıyla.

Tek tek gezip dayak yememek, şiddete maruz kalmamak için de göçmenler gruplaşıyor ve çeteleşiyor mecburen, o sırada bu 36 boys vs kuruluyor.

Özetle zamanında ciddi bir mücadele verdikleri ve "harbi ghetto" oldukları doğru, ama şu an hala o zamanları anlatıp ekmeğine bakıyor adamlar. Nihayetinde "gangsta rap" yapıyorlar, napsınlar bu zamanda berlinde silahlı suça mı karışsınlar müziklerini ve kültürlerini beslemek için? Mecburen geçmişi anlatıp duruyorlar.

Killa adamdır, uzun yıllardır severek dinlerim.

Bu Almancı muhabettleri , İnternetin çıkışıyla bitmeliydi.
Youtube var . Yaz Kreuzberg walk . Bak Videolara. İnanmayın bu Alamancılara.
Kreuzbergle kıyasla Kadıköy, Beşiktaş daha tehlikelidir.

Not: Yanlış anlamayın. Eskiden Kreuzberg tehlikeliymiş. Demiyorum. Kreuzberg her zaman İstanbul'un/ Ankara'nın / Diyarbakır'ın o zamanına göre güvenlidir.

kilit kelime "maaşım" çoğu maaş almıyor maaş veriyor.
mahallemizdeki tavukçu(bildiğin çevirme tavuk) a7 ye biniyor mesela.

Aylık gelirin belli bi seviyenin üstünde olduktan sonra bir noktada borca girip al-sat yaparak bu rakama ulaşıyorsun. Mahalle uyduruk olabilir ama içinde yaşayanların yaptığı işleri bilmiyoruz. Beyaz yakalı gibi düşünme, esnaf vergi ödemiyor mesela, aylık kemiksiz 10-15 bin lira kaldırıyorsa ki çok normal rakamlar, bir süre önce de borca girdiyse rahatlıkla şu an 350-400 binlik araba sahibi olabilir. 2018 ortası gibi 130 binlere satılan araçlar şu an 300'ü geçti zira. Tavsiyem gücünün yettiği küçük rakamlarla yatırım yapmaya başlaman, zaman içerisinde o para değerlenecek ve yeni aracına sermaye olacak.

bahsettiğiniz paraya sahip olan insanlar pek vizyonlu olmuyorlar. mesela o vizyon buradaki çoğu insan var, paramız olsa nezih bir yere taşınırız, güzel araba alırız, şık giyiniriz, saçımıza başımıza dikkat ederiz vs. ama bahsettiğiniz grup -ki benim yaşadığım yerde de mevcut- kurulu düzenini bozmaz, yaşıyoruz işte diye düşünür. bu tipler için en önemli şey araba olduğu için ona ekstra önem gösterirler. biz mesela yurt dışına gider diyar diyar gezip kültürleriniz, ama onların aklının ucundan geçmez. özetle paranın bir kısmı yanlış insanlarda.

Baba parasıyla alıyorlar.

İçlerinde istisna elbette vardır ancak çoğu aileden zengin. Maaş veriyor, ticaret yapıyor diyenlere bakma. Maaş verecek düzeye gelmek o kadar kolay değil.

son cümlesi hariç rose parks +1
herkesin ideali kültürlenmek ya da dünyayı gezmek olmak zorunda değil, böyle mutlu oluyorsa doğru insan yanlış insan ayrımı yapmayı doğru bulmuyorum ben. öte yandan bu durum ciddi bir gösterge o insanların hayata bakışı açısından. "araba sevdası" hala bir ülke gerçeği.

Onlar da maaşı 3000 TL olan nasıl geçiniyor diye gıpta ederek düşünüyor olabilirler.
400.000 TL değerindeki hayallerde yer alan araba yerine, ikinci el 60-70bin TL'lik hyundai accent gerçeğini yaşamak için çalışmalıyız.

Babam 12 yaşımda vefat etti, 0 baba parası aldım bugüne kadar.
BMW ye de bindim, ülke ülke de gezdim, şimdi daha konforlu bir aracım var.

Maaşlı iş + bol bol freelance iş diyelim.
Yazılımcıyım.

İlla baba parası veya illa yandaş olmaya gerek yok.
Yandaşlığın yanından bile geçmedim, hiç bir zaman.
2002 de destekleyenlerden bile değilim (ki zaten 2002 de öğrenciydim)

3 bin maaşla zor
ama 3 bin maaş alıyorsan, ben neyi yanlış yapıyorum diye sorgulayabilirsin.

Şimdi aileden zengin olan var.
Onun dışında leasing yapan da var.
Gene aynı şekilde kendi isi olup vergiden düşen vardır (teyzem ve ortağı vergiden düşmek için kendilerine ford cmax almislardi birer tane sirf vergi oduyor).
Onun dışında şirketin verdiği vardir (çalıştığım şirkette düz müdürlerde octavia, üst müdürlerde a5 ve c serisi mercedes vardi. Arkadasim yeni ise başladı müdür olarak yeni kasa focus verdiler).

Bu arada bu Türkiye'de var. Çalıştığım sirket Avrupa'da kimseye araba vermiyor. Belki İsviçre'dekiler alir. Onun dışında müdür diye araba yok. Kendi müdürüm kar payi, aylik 5000€ vs vs derken Citroen c3 kullaniyor. Sefim de 2006 a3'e biniyor. 100 kisilik binada pahali arabasi olan 3 kisi var galiba. A6, 3.20 ve a5. Bir iki tane de eski lexus var ama onun dışında hep normal arabalar.

Ben Türkiye'de çok kafaya takardim araba isini. Şöyle 3 sene geçti mi araba eskimis gelirdi. Vallaha buraya geldigimde hic umursamadigimi fark ettim artik.

Neyse yani, bence kafaniza takmayin. Araba güzel bir şey, özgürlük ama Türkiye'de biraz fazla abartılmış durumda araba/yeni araba/2-3 senede yenileme vs olaylari.

Ha bir de; aldiginiz para düz çalışan parasi. Ama Türkiye üçüncü dünya ülkesi olduğu için amacı düz calisani mutlu etmek degil, düz calisandan daha cok nasil vergi almak. O yüzden sizin araba alamamaniz "normal" oluyor. Ama değil. Ayni tatil yapamamak, et yiyememek, ps5 alamamak gibi şeyleri normallestirilmesi gibi.
2006 clio vardi. 500-1000 euroya satardim satsam. Asgari ücretin yarisi yani.
Kısacası sıkıntı sizde degil, ülkede.
Bir de sukredin lol.

3 bin maaşla cep telefonu bile almak için 6 ay beklemen gerekir arabayı falan geç..

Ben herkes baba parası demiyorum ama çoğunluk öyle. Aile şirketi falan da olabiliyor.

İstanbul'da yaşayan biri minimum 30 bin kazanarak o aracı 2 sene de alabilir. 30 bin demek günde 1000 lira demek. Bu paralara çıkmak için yapılan işte büyük tecrübe lazım. Tabi yapılan işteki vergi, kira vb giderler de var. Elde 30 kalması için 40 kazanman lazım.

Kendi işini yapıyosun diyelim yanında çalıştırdığın elemanın sana maliyeti 5000 lira. Öyle maaş vermek kolay değil.

"zengin olsalar bu uyduruk mahallede oturmazlar."

cok zengin degilseler bile ticaret gelirleri falan vardir. Bir de varos bir ailenin biraz zenginleyince cart diye elit bir mahalleye tasinacak hali yok zira bu tip insanlar icin ait olduklari bolgeden kopmak zor. Tasinacak olsalar yeni komsularina ayak uydurmalari falan gerekirdi. Ote yandan araba kisa yoldan statu arttiran bir sey. Hic ugrasmadan senin ve diger komsularin kanina girmisler mesela.

2020 model S serisi Mercedes dealerindan satin aldigim yeni bir aracim var, aileden destek hic yok, haftada 7 gun calisiyorum, taseron firmayim buyuk bir firma icin, stres ve problemler cok fakat yasadigim yer Amerika, burada araba fiyatlari daha dusuk Turkiye'ye gore fakat Turkiye'de olsam, buyuk bir sirketin taseron islerini alabilsem burada yaptigim gibi, gene cok rahat binerdim ayni model araca orada da, maasli calismak cok iyi bir secenek degil fakat herkesin patron oldugu, herkesin ust duzey manager oldugu bir dunya duzeni mumkun degil, insanlarin cok az bir kismi digerlerinden siyrilip farkli ust seviye bir hayat kurabiliyor, %10 dan az bence dunya genelinde bu rakam, Amerika'da dogup buyumus fakat zar zor eski model bir Ford alabilen insanlarda var burada.

Kimse baskasi icin is firsatlari yaratmiyor genellikle yakin aile bireyleri disinda(torpil veya zengin bir aileden gelmek), kendi sansini kendin yaratmalisin, oncelikle kendini ve etrafini kesfetmekten baslamani tavsiye ederim.

Ticaret yapanlar parayı vuruyor ya. Hele ithalat-ihracat yapanlar acayip. İş yaptığımız firmaların sahipleri BMW M5, Audi RS6, Porsche Panamera, Maybach S500 falan biniyor.

Sermayem olsa ben de girerim şu ticaret işlerine. Ama öyle çiğköfte, dönerci değil, elektronik falan.

turkiye'de araba konusunda sacma sapan bir durum var, araba fiyatlari abzurdluk derecesinde yuksek. asgari ucret ve civarinda dolasan insanlarin ikinci el bir arac almayi akillarina bile getirme olanaklari yok.

benim kullandigim formul senelik burut gelir/3. Bunun ustune cikinca araba odemelerini yapmakta zorlaniyorsun. Senin burut gelirin 3500x12= 42000 ise mesela, senin aslinda 14000 birim civarinda bir araca binmen lazim.

Bu formul yurtdisinda eli yuzu duzgun ulkelerde isliyor zira araba fiyatlari ikinci elde dusuk, ama turkiye'de islemiyor. En ucuz araba 125bin dersek, senelik 369bin gelir lazim, o da aylik burut 30bin tl yapiyor. 50binlik bir arac alalim desek, ayda 12bin birim gibi bir para yapmak lazim. Dolayisiyla asgari ucretlinin tofasa bile binme olasiligi yok.

eger muhit cok nezih degilse senin gordugun araclar ya sirket aracidir, ya misafirlige gelenlerin aracidir, ya da senin mahallede bazi gizli zenginler var eve degil araca yatirim yapiyor.

standart 2 ev kirası gelirin olsun,2000 x 2=4000
evde 6 maaş olsun ,6x2000 =12000
4 bin gider kalan 12 bin.
tam bir yıl önce ,orta sınıf 520 ve kasaların 2. ellerini biriktirdikleri paralarla alabilirler.
göçmenler, beraber yaşar bu namuslu yolu bu arabalar için.
bide vergisiz ticaret, yasdışı insan-mal satısı var, öle gizli saklı değil heryerde var bu.
ufak mütehitler, kalan arsayı satanlar, zamanında başkası için hapis yatanlar.
zamanında güzel yere dükkan açan yada sabit yerde ticaret yapanlar, çoook çook daha fazla kazanabilir.
ama kültür sabit olduğundan ,mekan da sabit kalır mahalleden gitmezler.
hatta belli bir yıl sonra memlekete bile gitmezler.

Kimse değinmemiş ama o arabaların çoğu şirket aracı. Benim eski şirketimde müdürlerin araçları Audi'ydi. Nerden baksan şirkette 10-12 Audi var. Toplam beyaz yaka 60 kişi falandı zaten.

Genç yaşta pahalı araba alan tanıdıklarımın çoğu babalarının kurduğu yapım, yıkım, inşaat, petrol, otomotiv firmalarından gelen paralarla alıyorlar.

Maaşlı çalışanlardan sadece pilotlar alıyor. 50.000-80.000 arası kazandıkları için.

Ohoo. Vizonlara bulaştı. Danimarka yüz binlerce vizonu itlaf ediyor. Hatta koronavirüs ilk çıktığında şempanzeler korumaya alınmıştı. Hayvanlara da bulaşabiliyor ama kediler için son durumu bilmiyorum. Kaplanlara ve aslanlara bulaşıyor.

evet insanlardan kedilere bulaştığına dair haber de vardı.

Kesin olarak bir şey söylemek zor.
Bulaştığını dair bazı haberler vardi; ama ne kadarı doğrudur orasını kestirmek zor.

konunun uzmanı değilim ama bu mesele çok önemli. lütfen işin doğrusunu bilelim kulaktan kulağa yanlış bilgi yayılmasını engelleyelim.
kedilere köpeklere o lanet hastalık bulaşmıyor.

Covid 19 dediğimiz şey bir virüs çeşidi. Bu tip virüs ailesinin temel adı "Corona" bugün gündemimizdeki de bunun bir yeni türü.
Kedilerin kendi içlerinde de bu isimle adlandırılan bir virüs var. Ama onların "Corona"sı ile bizim "corona" mız birbirlerinden tamamen farklılar sadece isimleri benziyor ve hatta aynı. Ama sadece üst aile isimleri aynı yoksa farklı farklı şeyler.

Kedi-köpekten yana endişemiz yok.
Ama başka hayvanlarda olabilir mi olabilir diyorlar. Virüs komple yepyeni olduğu için bilgi birikimimiz de yok her şey olabilir. Çalışılıyor, öğreniliyor.

Kedi - köpekten yana endişemiz yok. Bizden onlara - onlardan bize bulaşmıyor, yayılmıyor.

Yamuluyorsam düzeltin. ( konunun uzmanı değilseniz düzeltmeyin. yoksa birisi o ihtimale inanıp hayvanları katledebilir. )

Gripte hayvan hastalığı domuzdan insana bulaşıyor. Ama insandan kediye bulaşıyor mu ? Veterinerlere sormak lazim.

düşkün, düşmüş gibi bi şeydi sanırım.

bağımlı

Değerini kaybetmiş

bağımlı +1

keş

bakmadım :) bağımlı

her hangi bir madde kullanarak yüksek gezmeyi seven kimse.

kelime anlamından önce aklıma ezel’in müptezhel albümü geldi. ne güzel bulmuş ismi. :)

bir derde düşüp veya bir konu hakkında kafayı kırmış, bitmiş kül olmuş, çamura bulanmış
bende uyandırdığı düşünce bu

anlamını hatırlamıyorum ama bağımlı demek değil, onu hatırlıyorum. hatta madde bağımlıları için müptezel denmesinin yanlış olduğunu okumuştum.

bağımlı

müptela ile karıştıraln kelime. looser gibi bi anlamı vardı.

sıradan demek. çok bulmaca çözerim :)

Bağımlı, birine takıntılı

Bayağı

Ayuas, madde bagimlisi, dusmus insan

Bagimlisi olmus kisi

müptela kelimesiyle karıştırılıyor sanırım.
bağımlı değil de, ayağa düşmüş ve değersiz anlamında keş daha uygun.

Bağımlı demek değil. Bağımlının karşılığı müptela. Nedense bilgisiz kitle arasında bu yanlış bilgi çok yaygın. Böyle de bir müptezellik görmedim ben! Umarım son cümlem açıklayıcı olmuştur.

payoneer var ikna edebilirseniz karşı tarafı, kullanışlı.

Tutturuyorlar Paypal diye hocam, sağ olun öneri için yine de.

ben moneygram ile alıyorum.

direkt banka havalaesi yapsin.

ciddi kesinti oluyor banka ile yollayınca. seneler önce bana almanya'dan 100 euro gelmişti, 15 euro'sunu kesmişlerdi.

Bir tanıdığım kendi yurt dışı Paypal hesabından benim Türkiye'deki banka hesabına para gönderebilir mi?

"Bir tanıdığım kendi yurt dışı Paypal hesabından benim Türkiye'deki banka hesabına para gönderebilir mi?"

Elbette.

Hatta kendisine küçük de olsa bir komisyon verebilirsiniz.

ufak ufak hareket ederek eline ses çıkartabilecek bir şey almıştır. ya da ufak bir boşluk gördüyse yine ufak ufak hareket ederek yaklaşmıştır, sesini duyurabilme ihtimali artmıştır. belki de ilk dakikalardan beri belirli aralıkla ses çıkartıyordu ama o hengamede duyulmadı bir şekilde. bir de küçük olduğu için hareket etmesi daha kolay olmuştur diye tahmin ediyorum. umarım kız kardeşi de sağ bir şekilde çıkartılır.

Enkaz eselendigi icin, ayristirildigi, işlendiği icin için daha kolay hareket etme, ses duyurma imkanı bulunmuş olabilir.
Allah hepsinin hepimizin yardımcısı olsun zor iş.

ben isim olarak bilmiyordum ama yüzünü görünce tanıdım.

Ben Tesla'yı tanımayan kadından soğurum.

Soğurum. Birazcık pop kültür de olsun. Basit bir şey gibi geliyor ama bir yerden sonra sürekli bir şeyler anlatırken buluyorsunuz kendinizi karşıdakinin de size katacagı şeyler var mı yok mu böyle anlarda fark ediliyor.

olabilir çünkü bizde çok popüler biri değil, duyan da michael jackson'ı duymamış falan zanneder :d

25'den büyükse soğurum.

Çocukluğumdan beri ismini bilirim ama her defasında yüzüne bakmam gerekir. Yüzü tanıdık gelmeyince ben bu adamı niye tanıyorum diye her defasında sorarım kendime. Gençliğine baktım çok iddalı değil. Yaşlanınca daha bi oturmuş. Filmografisine baktım şimdi hep 80ler 90lar. Benim jenerasyonumun ilgisini çekmeyebilir.

Sınır 25 kabul edilmiş ama 32'ye kadar garipsenecek bişey yok.

Duymuş olan da tanıyor mu ki? Indiana Jones ve James Bond seven bir kadın varsa anca o tanıyordur zaten. Bırak bu filmleri, genç nesil Yüzüklerin Efendisi, The Matrix vb. görece 2000 civarı filmleri bile izlememiş oluyor.

Az önce arkadaş ile bire bir aynı muhabbeti yaptık. Özetle "eğer favori aktörleriniz yaşlılıktan bir bir ölüyorlarsa siz yaşlanıyorsunuz demektir" sonucuna vardık. Arkadaş'a örnek verdim: İki sene evvel üniversiteden mezun olan, doğma büyüme İstanbul'da yaşayan bir iş arkadaşım İlyas Salman'ı tanımıyordu. Yeni nesil eski nesli tanımak zorunda değil. Bir Atilla Atasoy, Nalan Altınörs falan bilinmeyecek birkaç seneye...

@playing star again, bilginin niteliğinin entelektüelite ve kültür birikimi açısından önemsiz olduğunu mu düşünüyorsunuz? Herhangi bir bilgi, birkaç bir şey bilmek çok afaki tabirler çünkü.

Sean connery'yi bilmeyen birinin entelektüel olmadığını ve genel kültürünün eksik olduğunu çok rahat savunabilirim mesela, bu bilgi herhangi bir bilgi gibi değil bana göre. Karşıdakinin bilmediğini bilmek değil maharet, o yüzden herhangi bir bilgi olarak kısıtlama yapılamaz diyorum.

@playing star again, kimin daha çok bildiğinden bağımsız aslında benim söylemek istediğim şey. Jari menpaa Sean connery kadar tanınmış biri değil, bunu kabul edersin sanırım?
Bazı bilgiler temeldir, onu demek istiyorum. Buna ben karar vermiyorum, belirli seviyeye gelmiş herkes bildiği için temel hale geliyor
Menpaa'yı bilen herkes entelektüeldir denebilir mesela. connery ondan daha common bir isimdir, onu bilen herkes entelektüel diyemem. Ama onu "bile" bilmeyen birinin kendini benim senden ayrı bildiklerim var demesi tuhaf gelirdi bana. Onları öğrenirken nasıl kaçırdın bunu gözden derdim öyle birine.

karşınızdakiyle sizin aranızdaki genel kültür düzlemi farkının ölçümü binlerce küçük bilgi / görgü parçası üzerinden yapılmalı. tek atış tek kurşunla adamdan soğuma aşırı genelleme olur. siz de bunun farkındasınız da belki de tanımadığını söylerken takındığı umursamazlık filan batmıştır.

Yerli yabanı ünlü tanıma konusunda benle kapışana rastlamadım. Sean connery’i herkes bilmez, zaten bilen insan az çok sinema kültürü olan bir insandır. Ama james Bond gibi bir kültü tanımayan, takip etmeyeni içten içe kınar içimden gülerdim herhangi bir platformda böyle bir kişiye rastlasam.

Ben bilmiyom. Çünkü isim hafızam yok. Şuan bunu burada okudum ve tartismalari takip ettim ya, 3-5 ay sonra tekrar sorulsa yine hatirlamayabilirim. Demem o ki hemen sogumayin :') 1-2 testten daha geçir xd

Sinema kültürü yeterli değildir. Başka kültürleri var mı ona bakın.
Bomboş biriyse o zaman soğuyun.
Herkes her şeyi bilmek zorunda değil.

siz ronny johnsen'i bilir misiniz kendisi besiktasa rekorla gelmisti?

insanlarim toplamdaki degerleri esittir. bu bilgi icin de boyle zeka icin de boyle yetenek icin de boyle.

ornek veriyorum, hekim arkadas derse kafasini yormustur disari cikmamistir kendisi spor alaninda pek bulamamistir.
bir de ders calismayip eve girmeyen gence bakarsin besyo'da okuyordur.

bakarsin birisi kendisini ise vermistir. isinde cok basarilidir altinda 800.000 lik arabayla dolasir laboratuvarindan cikmiyordur. digeri de internetten dizilerden gece aleminden kitaplardan sosyal hayattan dusmez ama altinda megane vardir.

biz insanlar icin de boyle. normal bireyler icin gozlerimiz goruyor diyoruz, ama gorme engellilerin de kulaklari bizden daha hassas onlar da oradan o acigi kapatip bizden one geciyor. ya da down sendromlular mesela. ilk bakista normal bir insanin aldigi egitimi almasi zor. bu alanda iyi degiller ama sayi ezberleme kapasiteleri. diger insanlardan cok cok cok cok daha fazla bizim yapabileceklerimizim ustunde.

sonunda herkeste 100 birimlik bir olusum var. kimisi 40 birimini c'ye koyuyor 60ini d'ye, kimisi 30'unu c''ye atiyor 70'ini D'ye. bazisi da cidde freedos hdjsks.. o da iste ne verirsen ezberlemeye meyilli tabularasa gibi emiyor hdks

İki ihtimal var. Ya yaşı küçük ya da cidden boş birisi.

50 kisilik üniversite sınıfında hitchcock un ismini duymus 4 kisi vardi. sınıftan sogudum. flört durumunda tuvalete gitmek icin izin ister bir daha geri dönmezdim.

Bu soruya Sean Connery özelinde değil de daha genel cevap vermek istiyorum.
Kişiye göre değişen durumlar, istediğin şey senin tanıyıp bildiğin birini onun da tanımasını istemen, mesela yukarıda biri Tesla'yı bilmezse soğurdum demiş ama Sean Connery'i bilmemesine takılmamış bunun gibi..

Kendimce "başarılı", "yetenekli" bulduğum ve sevip beğendiğim ya da yeteneksizliğiyle nam salmış sevmediğim ama "popüler" olan insanları tanımaması (ya da tanıyıp beğenmesi :)) soğuturdu.

Şu an aynı şeyi yaşasam mesela ve karşımdaki kişi "Sean Connery mi aa o kimdi?" dese ne derdim bilmiyorum, soğurdum direkt. Zaten soğuyasım varmış olayına çok inanmıyorum böyle şeyler önemli, çok sevip değer verdiğimiz insanlar böyle böyle puan kaybedebiliyorlar.

bilinmemesine şaşırılacak biri değil ki?

ben de adamı sadece james bond filminden biliyorum ki filmi de izlemedim sadece ekrandaki görüntülerden gördüm. adını ölümünden sonra duydum.

ama daha bilindik biri olsa: mel gibson, leonardo di caprio gibi birini bilmese de umrumda olmaz.

bunlar çok basit şeyler. onun da ilgilendiği başka bir alan vardır benim bilmediğim.

Benim de bilmediğim genel kültüre dair o kadar çok şey var ki sadece Sean Connery üzerinden bir insanı yargılayacak konumda olmadığımı düşünüyorum kendi açımdan.

sogurum

Valla şirkette eğitimde bir arkadaş Saddam Hüseyin'i tanımıyordu. Ben dinozorum kabul ettim onu çoktan, ama kendinden önceki 20 seneyi üniversite okuyan birinin bilmemesi bana yanlış geliyor. 90'lı birinin Ecevit'i, Demirel'i tanımaması gibi bir şey.

Politika'dan örnek verdim ama kült filmlerde oynamış birini üniversitede okuyan birinin tanıyor olmasını beklerim.

Soğumam, çiğ bir tavır ve dahası bahane.

Sean Connery nerdeyse 20 yildir oyunculuk yapmiyor ve oynadigi filmlerin ciddi kismi belli bir zevke hitap ediyor. Tanimiyor olabilir.

Sorun kendi yasi ve zevkine uygun bilgilerde bile genel kultur seviyesinin cok asagida kalmasi ise soguyabilirim bir insandan.

müezzin.

Atakentte misin?

evet

devlet, her şey de olduğu gibi müezzinin de güzel seslisini, makam bilenini istanbul'a atıyor(yüzde doksan). memleketin geri kalanı bu konuda bile çok talihsiz.

Hz.ali camisinin müezzini o.aynı şekilde denk geldim,tam makamında okuyor,seside ayrı güzel adamın.duyurunu okuyunca bize komşu bu arkadaş dedim.

burhan altıntopsuz daha güzel.

İlk bölümden başlayın biraz kendinizi zorlayın bırakmamak için. Sonra keşke Burhan girmeseydi diyeceksiniz.